DİJİTAL SUÇLAR VE ÇOCUKLAR

12.07.2023 TBMM KONUŞMASI
AYŞE BÖHÜRLER, Kayseri Milletvekili

Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri
Bugün bu kürsüde hepimiz ama en çok da geleceğimiz ve çocuklarımız için hayati önem taşıyan bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum: Dijital dünyada çocuk hakları.
Bu çatı altında yüce milletimizi temsil eden vekiller olarak sorumluluğumuz büyük. Teknoloji ve dijital çağın getirdiği değişimler insan ve toplum üzerinde fırsatlar barındırdığı kadar riskler de barındırıyor.
Bugünkü konuşmamın temel sorusu; “Çocukları, dijital teknolojilerin kötü amaçlarla kullanılmasıyla ortaya çıkan tehlikelerden nasıl koruyabiliriz? Aynı zamanda bu dünyaya sağlıklı katılımlarını nasıl sağlayabiliriz?”
Hız çağında çocukların risklerden korunması ve sosyal medya platformlarına sağlıklı katılımlarının sağlanması konusunun birey ve toplum sağlığını ötesinde, bir iç güvenlik konusu olduğuna inanıyorum.
Sürekli çevrimiçi olmak çocukların tehlikeli ortam ve kişilerin zorbalığına maruz kalmasına sebep olabiliyor. Çocukların sanal dünyada maruz kaldıkları bu zorbalıklar bazen tüm yaşamlarını takip eden etkilere ve kalıcı izlere sebep olabiliyor. Onlar da çeşitli bağımlılıklar geliştiriyor, suç çeteleri ile irtibatlandırılabiliyor. Bazen de ruh ve beden sağlıklarını bozuyor, onları intiharın eşiğine getiriyor. Bu noktada ailelere de çok iş düştüğü inancındayım. Emniyet yetkililerimiz ise ancak aileler şikayetçi olduktan sonra müdahale edebiliyor. Bu safhaya gelindiğinde ise çocuklar üzerinde zaten kalıcı izler oluşmuş oluyor.
Çocukların bu tehlikelerden “korunması” için risk ve güvenlik konularında gerekli donanım ve becerileri kazanmaları gerekiyor. Dijital dünyaya sağlıklı katılabilmek için çocukların kendi kendini yönetme, kontrol edebilme becerilerinin geliştirilmesi gerekiyor.
Bunun için siyasetçileri model olmaya ve bu konuda hazırlanacak ülke eylem planına katkı vermeye davet ediyorum.
“Erişilebilirlik”, korunma gibi bir diğer kilit kavram! Erişebilirlik sınırlandırılmadığında çocuklarımıza ve ergen gençlerimize henüz iyi ve kötünün ayırdına varamayacak yaşta suç örgütleri, pedofiller, psikolojik hastalıkları olanlar musallat olabiliyor. Örneğin Fransa 15 yaş altındakilerin dijital platformlara ebeveynlerinin izni olmadan katılmasına izin vermiyor.
Çocukların erişilebilir oldukları andan itibaren maruz kalabilecekleri tehditler konusunda sadece uzmanlar değil, Alman Telekom şirketi gibi teknoloji şirketleri de uyarıda bulunuyor. Çocukların fotoğraflarına sosyal medyada yer veren ailelere seslenen şirket bu fotoğrafların gelecekte pek çok suç odağının malzemesi olduğunu söylüyor.
Bu platformalar sadece suç ile ilintili etkilere sebep olmuyor. Çocukları ailelerinden ve onların etkilerinden uzaklaştırıyor, kafalarını karıştırıyor, değerlerini, inançlarını, kimliklerini sorgulatıyor. Anlık duygularla yönlendirme becerisi olan sosyal medya platformları siber zorbalıkların mekanı oluyor.
Çocuk gelişimcileri, psikologlar kendilerine gelen hastalardan yola çıkarak çocukların dijital dünyada karanlık dehlizlerde kaybolduklarında başlarına gelenler nedeniyle, şantaj dahil pek çok baskıya maruz kaldıklarını ve intihar eğilimlerinin artırdığını söylüyor. Bu bilgileri 2012 yılından bu yana yaptığı araştırmalarla Profesör Jean Twenge de doğruluyor. Sosyal medya ağları uygunsuz bir davranışı tutuyor ve körüklüyorsa, anlık duygular üzerinden manipülasyonlarla çocuklar ve ergenler tüm geleceklerini etkileyecek karmaşık ilişki ağlarının ve hatta suç çetelerinin içine düşüyor.
Küresel olarak 18-24 yaş arası gençlerin yüzde 43’ü sosyal medyanın kendileri için ana haber kaynağı olduğunu söylüyor. 2015’te bu oranın yüzde 18 olduğunu söylemek gerekir. Artış oranı çok yüksek. An paylaşımları ile öne çıkan TikTok ve Instagram’ın kullanımı giderek artıyor. Instagram artık dünya genelinde insanların yüzde 14’ü için, TikTok ise yüzde 6’sı için haber kaynağı.
Çocuklarımıza ve gençlerimize güvenli internet erişimini sağlamak vazifemiz. Ancak aynı zamanda bu imkanların getirdiği risk ve güvenlik konularını daha fazla çalışmamız gerektiriyor. Üniversitelerimiz bu sahada veriler oluşturmalı ki biz siyasetçiler de bunun üzerinden giderek konuya dair yasal zeminleri güçlendirelim.
Ankara Çocuk İzleme Merkezi’nde Ocak 2011-Aralık 2015 tarihleri 3.429 vaka üzerinden yapılan bir araştırma, çocuklarımızın ne kadar büyük bir tehditle karşı karşıya olduğunu göstermesi açısından çok dikkat çekici. Geriye dönük olarak incelenen bu vakalarda 135 çocuğun internet üzerinden istismar edildiği tespit edilmiş. Araştırma sonuçlarını 2018’de “Ergenler için Modern Tehlike: Çevrimiçi Flörtten Cinsel İstismara” başlığı ile yayınlandı. Araştırmayı gerçekleştiren Nilüfer Koçtürk ve Fadime Yüksel’in bulgularına göre internette tanışıp istismara uğrayan çocukların %94.8’i kız, %5.2’si erkek. Bu çocukların yaşı 9 ile 18 arasında değişiyor. İnternetten tanışan mağdurların %15.7’sinin mahrem fotoğrafları istismarcıların eline geçmiş, mağdurların %6’sının görüntüleri İnternette yayınlanmış. %34.3’ü bu konuda tehdit edilmiş, %24.4’ü şiddete maruz kalmış, %28.9’u da evlenme vaadi gibi çeşitli nedenlerle istismarcı tarafından kandırılmış. Mağdurların %40’ında adli tıp uzmanı tarafından yapılan muayene sonrası adli bulgu saptanmış, 15 mağdur (%11.1) olay nedeniyle hamile kalmış.
Ve bir örnek olaya da dikkatinizi çekmek isterim: İstanbul’da kayıtlara geçmiş bir vakada A.T. isimli kız çocuğu ve ailesi hastanenin kadın doğum polikliniğine başvuruyor. Kız çocuğunun 15 yaş altında olması sebebiyle konu Cumhuriyet Başsavcılığı’na bildiriliyor ve olay adli kayıtlara geçiyor. 14 yaşındaki bu kız çocuğundan sosyal medya üzerinden görüştüğü kişi önce çıplak fotoğraflarını istiyor, sonra yüz yüze görüşmeye ikna ediyor… Kabul etmeyince de çıplak fotoğraflarını internette paylaşmakla tehdit ediyor. Kendisini 16 yaşında olarak tanıtan ama 30 yaşındaki erkek tarafından önce sosyal medyada istismar eden, daha sonra tehdit edilerek cinsel istismara maruz kalan genç kız devlet tarafından koruma altına alındı. Kendisine ve ailesine güvenli internet kullanımı konusunda eğitim verilip psikolojik destek sağlanmış durumda.
Dijital suçlara ortam sağlayan paylaşımlar akran zorbalığı ile de gerçekleşebiliyor. “Meydan okuma” ve “kendini ispat” adı altında dijital ortamda pek çok uygunsuz davranışa itilen gençlerin paylaştıkları fotoğraflar zamanla hayatlarını tehdit eden malzemeye dönüşüyor.
Gerek istatistiklere yansıyan rakamlar, gerek tek tek yaşanmış olaylar tehlikenin evlerimizin içine kadar girdiğini gösteriyor. Hem de küresel bir tehlike. Evin içi ile evin dışı arasındaki eşik kalkmış durumda. Çocukların kafasını karıştıranlar artık evin içinde.
Çin buna karşı siber duvar örerken, Fransa’da Senato 15 yaş altı kullanıcıların sosyal medya platformlarına kaydolmasını ve kullanmasını veli iznine tabi tutan tasarıyı kabul etti. Kuralları ihlal eden platformlara ceza verilecek. Veliler sosyal medya platformlarından çocukların hesaplarını askıya almalarını talep edebilecek.
Fransa ulusal bilişim ve özgürlükler komisyonuna göre ülkede 10-14 yaş aralığındaki çocukların %82’si veli izni olmadan internet kullanıyor. Fransa’da sosyal medyaya üye olma yaşı 8’e düşmüştü.
Görüldüğü gibi çocuklar sadece Türkiye’de değil bütün dünyada; “çevrim içi çocuk istismarı”, “siber zorbalık”, “cinsel içerikli görsel ve iletiler görme”, “pedofili” gibi çeşitli risklerle karşı karşıya.
Birleşmiş Milletler ve Interpol’ün raporlarında 2017 yılında çocuk cinsel istismarı materyali içeren 78.589 çevrimiçi sitenin olduğu, 2018 yılına kadar bu sitelerin oranının %32 arttığı, 2019 yılında söz konusu sitelerde 1,5 milyondan fazla görüntü ve videonun kaydedildiği belirtiliyor.
Uluslararası İnternet Yardım Hatları Birliği’nin raporuna göre; çocuk cinsel istismarı görsellerinde 2017’den 2018’e kadar %76 artış oldu. Bu görsellerin %89’u 3 ile 13 yaş arasındaki çocuklara ait.
En büyük tehlikelerden biri pedofili. Maalesef internet pedofili bireylerin çocuklara erişimini kolaylaştırdığı gibi cinsel saldırı için de zemin hazırlayabiliyor.
Türkiye’de yapılan bir araştırma ebeveynlerin yüzde 68’inin çocuklarının fotoğraflarını sosyal medyada paylaştığını gösteriyor. Ebeveynler bilmeden çocuklarını bir ateşin içine atıyor.
Paylaşan ebeveynlik diye bir kavramı tartışıyor uzmanlar.
Çocuklara sanal ortamda yapılan taciz ve zorbalıkların ciddi psikolojik sonuçları var. Bu çocuklarda dikkat eksikliği, panik bozukluk, yeme bozukluğu, hiperaktivite bozuklukları, intihar girişimleri, travma sonrası stres bozukluğu, anksiyete, depresyon, madde bağımlılığı ve öz güven eksikliği görülüyor. Yetişkin olduklarında cinsel ve sosyal ilişki kurmada zorluklar yaşıyorlar.
Çevrim-içi ortamlarda karşılaşılan suçlara dair yasal düzenlemelere sahibiz, ilgili bakanlıklarımızın, yerel birimlerin ve Emniyet’in bu konuda örgütlenmeleri var ve çok önemli çalışmalar yapıyorlar. Ancak konu suça dönüşmeden yani çocukların hayatını tahrip etmeden koruyucu önleyici hizmetleri artırmak için daha yapabileceğimiz çok şey var.
Sürekli yenilenen teknoloji ile suç işlemenin yeni bilinmeyen ve örtülü yolları da ortaya çıkıyor. Bu nedenle çevrim içi ortamlara bilinçli katılımı sağlarken, çocuklarımızı, ailelerimizi risklere karşı bilinçlendirip güçlendirmek gerekiyor.
Çocuklar bizim her şeyimiz, çocuklarımıza sahip çıkmamız lazım. Bu Meclis’in böyle bir duyarlılığı sergileyeceğine bu konuda farkındalık oluşturacağına ve örnek olacağına inanıyorum.